GönderenKonu: Kerkenes Harabeleri  (Okunma sayısı 612 defa)

iefe66

  • Site Yöneticisi
  • İleti: 840
  • Üyelik Tarihi: 14-09-2011
Kerkenes Harabeleri
Tarih : 17-01-2012 Saat : 10:34

Kerkenes Harabeleri

.

KERKENES’TE KAZI ÇALIŞMALARI

Kazı çalışmaları hakkında bilgilerine başvurduğumuz Kerkenes Araştırmaları Başkanı D. Geoffery SUMMERS ile Afyon Müzesi Uzmanı ve 2002 yılı Bakanlık Temsilcisi Mevlüt ÜYÜMEZ tarafından şu açıklamalar yapıldı:

Üyümez;”10. yılına giren kazı çalışmaları, daha önceleri Yozgat Müze Müdürlüğü ile katılımlı olarak yapılırdı. Bu yıl bu çalışmalara son verilerek, ilk kez Bakanlar Kurulu Kararı ile kazı izni alındı ve bu çerçevede kazı çalışmalarına başlanıldı”dedi.ker1.jpg

Bu yıl beş içinde ayrı yerlerde yapılan kazılarla ilgili olarak da ÜYÜMEZ ” Bunlar Kapadokya Kapısı ve Savaş Yapı Kompleksi’ nde olmuştur. İki sezon halinde yapılan çalışmaların ilk bölümü bu yılın Mayıs ayında 3 haftalık bir periyotta yapılmış olup, ikinci sezon ise 13 Haziran’ da başlayarak 25 Ağustos’ a kadar devam etti.”

Çalışmalara yerli ve yabancı 30 kadar bilim adamının katıldığını vurgulayan ÜYÜMEZ; “Her yıl olduğu gibi, bu yıl da yapılan çalışmalar KERKENES NEWS (Kerkenes’ ten Haberler) olarak broşür şeklinde yayınlanacaktır” diyerek 2001 yılında yayınlanan Kerkenes News 4-2001 broşürüyle ilgili bilgiler de verdi.

Yüzeyin Altında

‘Eğer altı ay boyunca yedi genç kız yedi paspasla süpürselerdi,’ diye sordu Deniz Ayısı, ‘sence burayı temizleyebilirler miydi?’ ‘Sanmam’, diye cevapladı Marangoz, ve gözünden bir damla yaş aktı.’
(Lewis Carroll, Aynanın İçinden)

Kerkenes’de yetmiş genç kız elli yıl boyunca süpürge sallasa bu büyük, yanmış ve terkedilmiş Demir Çağı kentinin ancak çok küçük bir kısmını ortaya çıkarabilirlerdi. Fakat duvar ve tabanları ortaya çıkarmak, aynı zamanda şehirde yaşanan son yıkımın izlerini de ortadan kaldırmak anlamına geliyor; kapalı ve açık alanları dolduran, erozyon ve tünel kazan hayvanların yoketmediği yanmış döküntüler arasında, aynı zamanda keramik kaplar, aletler, süs objeleri, yiyecek ve hayvan yemi kalıntıları ile eski çağlardan kalma kene, pire ve böcekler de bulunuyor. Üçüncü binyılın başında arkeoloji bilimi de yüksek standartlar ile daha da yüksek beklentileri barındırır hale geldi. ‘Her türlü kazı, yok etmektir’ sözü artık eskidi; ‘%100 kurtarma ve saklama’ ise ne 25m2 ne de 2.5km2 için gerçekleştirilmesi mümkün bir ideal. Her şey elenmeli, sınıflandırılmalı, numaralanmalı, yeri belirlenerek etiketlenmeli, torbalanmalı ya da kutulanmalı ve nihayet bir gün incelenmeli. Bu gerçekten yola çıkan Kerkenes Projesi uzaktan algılama yöntemlerine odaklandı: Yani, yüzeydeki kalıntıları, tüm yerleşim alanını kapsayan balon fotoğrafları ve GPS mikro-topografya verileri ile belgelemek ve yüzeyin altında ne kaldığını görmek için de jeofiziksel uygulamalardan ve bu yöntemlerle ilgili olarak son yıllarda gerçekleşen gelişmelerden yararlanmak. Jeofiziksel yüzey araştırması, üzeri örtülü kalıntılara hiç dokunmadan, bunlar hakkında, son derece detaylı bilgiler verebilmekte ve böylelikle iki büyük avantaj sağlamaktadır: Büyük alanların detaylı planlarının kazı zahmetine girmeden hazırlanması ve sınırlı kazı çalışmalarının pek çok soruyu cevaplayacağı nokta-ların kesin olarak belirlenmesi mümkün olmaktadır.

Kerkenes’de 2001 yılında Geoscan fluxgate gradyometresi ile yürütülen yüzey araştırması kapsamında bu yıl, şehrin orta kesiminde kuzey-güney doğrultusunda uzanan büyük bir alandaki çalışmalar tamamlanmıştır (Şekil 4 ve 5). Şehrin yüksek güney sırtlarında yer alan büyük kamu yapısı grupları ile aşağı kısımları bağlayan bu merkezi bölgede yine aynı alanları ilişkilendiren iki ana cadde de yer almaktadır. 2001 yılı yüzey araştırmasının büyük bölümü, veri toplanmasının çok daha yavaş gerçekleştiği dik ve zorlu yamaçlarda odaklanmıştır. Tüm olumsuzluklara rağmen, sık sık kesintiye uğrayan köy elektriğinin cihazın bataryasını tamamen şarj edecek güçte olduğu dönemlerde günde bir hektar ortalamasına erişmek mümkün olmuştur. Projenin bu bölümü, Kerkenes’de elde edilen jeomanyetik verilerin GIS yazılımlarıyla entegrasyonu üzerinde bir tez yazarak Haziran ayında ODTÜ Arkeometri Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimini tamamlayan Nahide Aydın tarafından yürütülmektedir.

Önemli bir başka başarı, direnç yüzey araştırmalarından yararlanarak bazı dikmeli salonlarda bulunan taş dikme kaidelerinin yerlerinin belirlenmesi olmuştur (Şekil 6). Fakat Haziran ayı sonunda zeminin sertleşmesi nedeniyle, en sert yerli çelikten yapılmış probların (ölçüm uçlarının) bile sürekli kırılması ve yüzeye batışlarının çok güçleşmesi sonucu deneyler mecburen gelecek yılın baharına ertelenmiştir.

Kerkenes’de yeni gelişen teknolojilerin deneysel uygulamalarını sürdüren Harald von der Osten-Woldenburg, elektrik iletkenliği ile son derece öğretici deneyler yapmıştır (Şekil 8). Gradyometreden elde edilen verilerle karşılaştırılan etkileyici sonuçlar, Harald’ın arkeolojide karşılaştırmalı jeofiziksel yöntemler üzerine hazırladığı doktora tezinin de bir bölümünü oluşturacaktır.

Gradyometre ile yapılan yüzey araştırmasının aksine, iletkenlik verileri büyük kapasiteli bilgisayarlarda ve özel olarak yazılmış programlarla değerlendirilmek zorundadır. Ayrıca, veri toplama işlemi ancak engel sayısının az olduğu daha düz alanlarda pratik olmaktadırker2.jpg

Önemli bir başka başarı, direnç yüzey araştırmalarından yararlanarak bazı dikmeli salonlarda bulunan taş dikme kaidelerinin yerlerinin belirlenmesi olmuştur. Fakat Haziran ayı sonunda zeminin sertleşmesi nedeniyle, en sert yerli çelikten yapılmış probların (ölçüm uçlarının) bile sürekli kırılması ve yüzeye batışlarının çok güçleşmesi sonucu deneyler mecburen gelecek yılın baharına ertelenmiştir.

Kerkenes’de yeni gelişen teknolojilerin deneysel uygulamalarını sürdüren Harald von der Osten-Woldenburg, elektrik iletkenliği ile son derece öğretici deneyler yapmıştır. Gradyometreden elde edilen verilerle karşılaştırılan etkileyici sonuçlar, Harald’ın arkeolojide karşılaştırmalı jeofiziksel yöntemler üzerine hazırladığı doktora tezinin de bir bölümünü oluşturacaktır.

Gradyometre ile yapılan yüzey araştırmasının aksine, iletkenlik verileri büyük kapasiteli bilgisayarlarda ve özel olarak yazılmış programlarla değerlendirilmek zorundadır. Ayrıca, veri toplama işlemi ancak engel sayısının az olduğu daha düz alanlarda pratik olmaktadır.

Kent Dinamikler

ker3.jpgÖzel önem taşıyan bulgulardan biri megaron olabileceği düşünülen iki yapıya rastlanmasıdır. Belirleyici nitelikleri arasında beşik çatısı, yarı açık portiği ve merkezi ocağı sayılabilen megaron, Frigya ile kültürel bağı olan bir yapı tipidir. Özgün yapı adası sınırlarının kesinlikle dışında kalan bu iki yapı, boyutları 10 x 12 metreye ulaşan büyük binalardır. Bulunan bu megaronlar, şehrin, yok edildiği M. Ö. 547 yılına doğru belki de yavaş yavaş Anadolululaştığının göstergesi olabilir.

Şehrin merkezi kısmından 80 x 60 metrelik bir alanda bulunan yeraltı kalıntılarını gösteren bu resim incelenen geniş alanda sık sık rastlanan yapı tiplerine örnek oluşturabilir. Sol alt köşede arazi eğrisine paralel biçimde kıvrılan bir sokak ile orta sol kısımda ağır yangın geçirmiş bir grup görülebilir.

Orta sağ kısımda ise, aralarında bir koridor bulunan her biri 6 x 4m büyüklüğünde odalardan iki paralel sıra halinde düzenlenmiş başka bir bina bulunmaktadır. Sol taraftaki oda sırası, sağ taraftakinden daha uzundur. Depolama amacıyla kullanılmış olabilecek bu kadar fazla sayıda hücrenin aynı yapı adası içinde bulunması garip görünmektedir. Daha boş görünen sol taraftaki bir başka dikdörtgen alan içinde ise, sık rastlanan iki-odalı yapı tipine uygun bir bina bulunmaktadır.

Şehrin orta kısımlarında yürütülen jeomanyetik yüzey araştırması, geniş, açık bir kamusal alanın varlığını ortaya çıkarmıştır. Bu alanın kullanım amaçlarından biri açık pazar olabilir; şehir surları içinde bu amaçla kullanılmış olabilecek başka bir alana rastlanmamıştır. Şehrin yapay su rezervuarlarından en genişi olan Büyük Göl’ün kuzeybatısında yer alan bir kaç ana cadde bu alana teğet geçmektedir. Özel bir nedenle yapılaşmaya açılmamış olan bu geniş ve düzeltilmiş alan, yerleşimin orta kısmında korunmuş bir bölgede yer almaktadır. Eylül ayında tamamen kuruduğu dönemde Büyük Göl’ün tabanında yapılan yüzey araştırması sonucu elde edilen görüntüler, göl çukurunu çevreleyen yapay kıyıların altında kalın duvarlar bulunduğunu göstermiştir.

Yine tamamen kuruduğu bir dönemde belgelenen ve yüksek güney sırtlarında yer alan Sülüklü Göl’ün aksine, Büyük Göl’ün tabanında özenli bir işçilikle yapılmış taş bir kaplama tabakası bulunmadığı anlaşılmaktadır. Genel planlı bir kentsel su yönetim sisteminin parçası olan bu havuz ve rezervuarlar, herhalde bir hiyerarşi çerçevesinde belirlenen farklı işlevlere sahipti.

KAZI SONRASI ÇALIŞMALARI

ker6.jpg

Saray Yapı Grubu’nun Anlaşılması
2000 yılında ‘Saray Yapı Grubu’ adı verilen alanın doğu ucunda yapılan kazılar sonucu Yapı C’nin iki odasından büyüğünün tabanı üzerinde bir grup eksiksiz keramik kap ile kapak ortaya çıkarılmıştır (Şekil 10). Bu yıl Noël Siver, bu alışılmadık biçimli kapların rekonstrüksiyonunu tamamlamıştır (Şekil 11). Söz konusu buluntular arasında, iki kulplu bir küçük pithos, dış yüzünde kalın beyaz boya ile çizilmiş iki bant yer alan ve tabanı ile kulplarının da boyanmış olduğu anlaşılan konik biçimli büyük bir çanak ve tek kulplu iki büyük yassı kapak yer almaktadır. Bu kaba kaplar elle yapılmış olup, pithos dışındakiler oldukça düşük bir ısıda pişirilmiştir. Büyük çanağın iç yüzü ile pithos ve kapakların dış yüzleri düzeltilerek cilalanmıştır.

Aynı odada eksiksiz bir ince sürahicik (Şekil 10) ile eksik parçaları herhalde odanın kazılmayan yarısında olan benzerlerine ait parçalar bulunmuştur. Bu büyük kaplar ile kapakların kullanılış amaçları ve dolayısıyla içlerinde bulundukları odanın işlevi halen sırrını korumaktadır. Başka ipuçları sağlayabileceği düşünülerek, organik kalıntılara ait izler bulabilmek için bu kaplardan örnekler alınmıştır. Elde edilen farklı buluntular arasında ise, büyük ihtimalle ahşap kutucuklar üzerine yeleştirilmiş olan küçük kemik ve macun kakma parçaları (Şekil 12) sayılabilir. Tamamı yangın nedeniyle renk değiştirmiş, ince çizik bezekli taç yaprağı ve kare biçimlerinde kakma parçaları.

Özel Keramik Parçaları ve Buluntular
Aşağıdaki örneklerde olduğu gibi ikincil kontekstlerde bulunmuş bile olsalar, farklı niteliklere sahip parçalar kültürel ilişkiler açısından değerli ipuçları içermektedir. Kabartma bezekli siyah cilalı bir kaç sürahinin) yalnızca kırık parçaları ele geçmiştir. Bu egzotik keramiklerin küçük parçalarına Gordion, Boğazköy ve Kaman Kalehöyük’te de rastlanmasına rağmen esas kaynakları halen belirsiz-liğini korumaktadır.

Diğer belirleyici buluntular arasında iyi bilinen tiplere ait çift halka başlı ve çift dilli bronz iki iğne parçası ile bir bronz fibula ve delikli taş bir koşum parçası yer almaktadır.

Şekiller, İşaretler veya Harfler
Bu büyük şehrin ve egemenliğine verilen bölgenin kuruluşu ve yönetimi yazılı haberleşme ve kayıtları gerekli kılmış olmalıdır. Kerkenes’de yazılı dile ilişkin elde edilen ilk bulgular, tamamı ya da…

çoğunun harf olduğu düşünülen 10 adet işaretten ibarettir (Şekil 16 ve 17); bunlar ‘Saray Yapı Grubu’ndan ele geçen keramik kapların yüzeyine çizilmiş olarak bulunmuştur. İşaretler genellikle tekildir, fakat bir tanesi iki şekilden oluşmaktadır. Bunların, kaplar pişirildikten sonra çizildiği anlaşılmaktadır. İşaretlerden bir kaçına sürahilerin sırt kısmının üst tarafında rastlanmış olup, bunlar kulbun arkasında kalan bölgeye ya da kulbun biraz sağına yerleştirilmişlerdir. Bu dikkatli yer seçimi, grafiti ihtimaline terstir ve bilinçli bir kayıt tutma çabasını örneklemeleri mümkündür. Bir huni ve bir tabanda rastlanan işaretler, bunların kapların kapasite ya da içerikleri ile ilgili olmadığını düşündürmektedir. Amaçları bilinmeyen bu işaretlerin, üretici ya da iyelik gösterip göstermediği ya da kapların kullanımı ile ilgili idari bir gösterge olup olmadığı bilinmemektedir.

İşlevleri ne olursa olsun bu işaretler, yazılı ya da yazısız bir kayıt tutma düzeni olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu özel sistemde kullanılan dilin yerel (yani Anadolu’ya özgü) olması mümkündür. Bu durum kabul edilecek olursa, bu bir kaç işaretin Kapadokya dilinin Frigya’nınkine benzer bir alfabetik düzende yazılışına dair ilk bulgular olabileceği düşünülebilir.

ker5.jpg

Kapadokya Kapısı’
‘Kapadokya Kapısı’nın yeni mimari rekonstrüksiyonları ile grafik simulasyonları, bu etkileyici anıtın özgün görünümü ile ilgili gerçekçi görüntüler elde edilmesini sağlamaktadır (Şekil 18). Aynı zamanda bu görüntüler, ancak önümüzdeki üç yıl içinde kapı geçidi ile buna bağlanan iç odanın tamamen temizlenmesi ile cevaplandırılabilecek bir takım mimari sorunları ortaya çıkarmaktadır. En önemli bilinmezler arasında, büyük ihtimalle taş olan özgün yol kaplaması ile kapı geçidinin drenajının nasıl sağlandığı sayılabilir. Özellikle Şekil 18′de gösterildiğinden daha dar olduğu takdirde kapı geçidinin dış tarafında, geçidin iki tarafına eklenen kuleler arasında geçiş sağlayacak biçimde bir üstyapı bulunduğu düşünülebilir; böyle bir düzenlemenin, kapının savunulması açısından da uygun olacağı açıktır.

Fakat kapı geçidi üzerindeki yolun bir tonozla mı yoksa uzun, yatay ahşap kirişler üzerinde mi taşındığı bilinmemektedir. Kulelerin ön tarafında yer aldığı düşünülen kumtaşı dendanların geçidin üzerinde de devam ettirilmiş olması mümkündür. Asur ve Urartu Demir Çağı şehir kapılarının tanımlarından, geçit dendanlarının kulelerinkiler kadar yüksek olmayıp, surlarla aynı hizada bulunmasının tercih edildiği anlaşılmaktadır. Rekonstrüksiyonda, yükün çıkma parapetler üzerinde taşınamayacak kadar fazla olması nedeniyle kumtaşı dendanlar duvarla hemyüz olarak gösterilmiştir. Kumtaşı blokların birçoğu, ki kullanımları geçidin kuleleriyle sınırlıdır, en az bir yüzlerini kısmen pembeleştirecek düzeyde yüksek ısıya maruz kalmışlardır. Bu durum, yapısal ahşap elemanların kullanılmış olduğuna işaret etmektedir. Önümüzdeki yıllarda yapılacak temizlik çalışmalarıyla, geçişi kontrol etmekte kullanılan çift kanatlı kapıların yerlerinin belirlenmesi de mümkün olabilir.

Eğimli taş kaplı yüzeylerin (glacis) doğu bölümünün ön kısmından elde edilen yangın kalıntıları, kulelerin üzerinde ahşap korunaklar bulunduğu biçiminde yorumlanabilir. Genellikle sert seyreden iklim koşullarına karşı bir takım korunaklar yapılmış olması şaşırtıcı değildir.

Kapı ve çevresinde yapılacak temizlik ve kazı çalışmaları öncesinde, hem koruma sorunlarını hem de ziyaretçilerin güvenliğinin sağlanmasını ele alan detaylı bir konservasyon ve sınırlı rekonstrüksiyon önerisi hazırlanmaktadır

GELECEK
Mevcut Araştırma Evinin hemen yanında inşa edilen yeni buluntu deposu ve laboratuar binasının tamamlanması, Kerkenes Projesi’ni T. C. Kültür Bakanlığı’na kazı izni için rahatça başvuracak duruma getirmiştir. ‘Kapadokya Kapısı’ ve ‘Saray Yapı Grubu’nun doğu ucundaki eğimli taş kaplı yüzeyde (glacis) bir koruma ve sunum programı ile birlikte yürütülecek temizlik ve kazı çalışmaları, böylece 10 haftada tamamlanacağı öngörülen jeomanyetik yüzey araştırmasının sonuçlandırılması ile çakışacaktır. Diğer yandan, ilkbaharda toprağın yeterince nemli olduğu dönemde, direnç yüzey araştırması yöntemini denemeye devam etmek ve eğim ve zemin yapısının uygun olduğu yerlerde manyetik indüksiyon ile daha geniş alanlarda çalışmak istiyoruz.

ker4.jpg

PROJE İLE İLGİLİ YENİ YAYINLAR VE BUNLARIN ULAŞILABİLİRLİĞİ
Kerkenes web sitesinin içeriği ve kapsamı sürekli genişletilmektedir. Bu siteye Türkçe ve İngilizce yıllık raporlar ile birlikte, ulaşılması zor bir kaynak olan Erich Schmidt’in 1928 yılı deneme kazıları üzerine hazırladığı ve AJSL’de 1929 yılında yayınlanan raporu da Chicago Üniversitesi’nin özel izniyle eklenmiştir. Anatolian Studies 50 (2000), 54-73′de Kerkenes’deki yerleşim dönemi konusunda ve Anatolica Antiqua IX (2001), 39-60′de de Kale ve diğer Bizans dönemi kalıntıları ile ilgili makaleler yer almaktadır. Kerkenes web sitesinde tüm yayınların kapsamlı bir listesi bulunabilir. İlk Kerkenes Monografisi ile ilgili hazırlıklar ise tamamlanma aşamasına gelmiştir.

Kerkenes’in önemi genel akademik literatürde yerinin genişlemesinden de anlaşılabilir. Bunun örnekleri arasında John Boardman’ın Persia and the West (London 2000) adlı eseri ile Neuer Pauly cilt VI ve büyük Barrington Atlas of the Greek and Roman World adlı eserlerde (Princeton 2000) yer alan girişler sayılabilir.