GönderenKonu: Bir gün Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye sorar;  (Okunma sayısı 316 defa)

iefe66

  • Site Yöneticisi
  • İleti: 840
  • Üyelik Tarihi: 14-09-2011
Bir gün Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye sorar;
Tarih : 24-02-2014 Saat : 10:44
Bir gün Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye sorar;
“Ya Ali Allah’ı seviyor musun?”
“Evet, Ya Resûlallah.”
Peki beni seviyor musun?
Evet, Ya Resûlallah.
“Peki eşini seviyor musun?”
“Evet, Ya Resûlallah.”
“Peki çocuklarını?”
“Evet, Ya Resûlallah.”
“Peki bunların hepsini bir kalbte nasıl yapıyorsun?”
Hz.Ali r.a. beklemediği bu soru karşısında şaşırır ve cevap veremez.
Bunu düşünmem gerek diyerek oradan ayrılır.
Hz.Ali r.a. düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz.Fatıma r.a. düşünceli olduğunu fark ederek sorar,
“Nedir...


Bismillahirrahmanirrahim.

Bir gün Efendimiz (SAV) Hz. Ali (RA)’ye sorar: “Ya Ali! Allah’ı seviyor musun?” Hz. Ali, “Evet, ya Resulullah” der. “Peki, beni seviyor musun?” diye sorar. “Evet, ya Resulullah” der. “Eşini seviyor musun?” diye sorar. “Evet, ya Resulullah” der. “Peki, çocuklarını seviyor musun?” diye sorar. Yine “Evet, ya Resulullah” diye cevap verir. “Peki, bunların hepsini bir kalpte nasıl yapıyorsun?” diye sorunca, Hz. Ali bu beklemediği soru karşısında şaşırarak cevap veremez. “Bunu düşünmem gerek” diyerek oradan ayrılır.

Hz. Ali (RA) düşünceli bir şekilde dolaşırken Hz. Fatıma (R.Anha) eşinin düşünceli olduğunu görünce kendisine sorar, “Nedir bu hal ya Ali? Eğer bu düşünceliliğin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz bırak gitsin. Yok, bu halin Rahmanî kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım” der.

Hz. Ali, Efendimiz (SAV)’le geçen diyaloğu bir bir Hz. Fatıma’ya anlatır. Hz. Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder ve Hz. Ali’ye der ki: “Git babama de ki: Kişi, Allah’ı aklı ve ruhuyla sever. Peygamberini kalbiyle sever. Eşini nefsiyle sever. Çocuklarını ise şefkatiyle sever.”

Hz. Ali (RA) aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Peygamberimiz (SAV)’in yanına gelir. Hz. Fatıma’dan öğrendiklerini Peygamber Efendimize anlatır. Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder ve der ki: “Ya Ali, bu bana getirdiğin bir güldür ve o gül nübüvvet ağacından koparılmıştır.”

İnsanı en güzel şekilde yaratan Rahman, onu en güzel özelliklerle de donatmıştır. Bunların başında öyle bir özellik var ki onsuz her şey anlamsızdır. O özellik, sevme ve sevilmedir. Her şeyin mayasıdır sevgi. Kişinin gerek yaratıcısıyla gerekse de diğer yaratılanlarla arasındaki mutluluğun kaynağıdır.

Hiç şüphesiz sevgi ağacının kökü, Rahman’ın sevgisidir. Diğer bütün sevgiler ondan türemiştir. Kişinin sevgi ağacının kökü ne kadar sağlam olursa dalları, yaprakları ve meyvesi de o denli sağlam ve gösterişli olur.

Peki, ağacın kökünü nasıl sağlamlaştırmalıyız? Yüce Rabbimiz bunu kelamında herkesin rahatlıkla kavrayabileceği şekilde açıklamıştır. Bunun ilk şartı imandır. Rabbin emirlerine sıkı sıkı sarılmaktır. Rabbimiz bunu Maide Süresi 54. ayetinde şu şekilde ifade ediyor:

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) Hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”

Müminin en büyük sevgisi Rabbinin sevgisidir. Diğer bütün sevgiler onun üzerine bina edilir. Rabbinin sevgisi ne kadar güçlü ise ailesine, akrabalarına, çevresine ve diğer bütün canlılara karşı olan sevgisi de o kadar güçlü olur.

“İnsanlar içinde, Allah`tan başkasını `eş ve ortak` tutanlar vardır ki onlar (bunları), Allah`ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah`a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah`ın olduğunu ve Allah`ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi!” (Bakara / 165)

Sevgiyi hakiki anlamda yaşayan kişi, hangi sevdada olursa olsun o sevda onu en nihayetinde yüce Rabbinin sevgisine ulaştırır. Derler ki Leyla için çöllere düşen Mecnun, Rabbinin sevgisini tadınca Leyla’yı unutur. Yusuf’un aşkından her şeyini kaybeden Züleyha, Rabbini tanıyınca Yusuf’un güzelliğine kör olur.

Sevgi beraberinde rahmet ve merhameti getirir. Yüce Rabbimizin Esma-i Hüsna’sının birçoğu kullarına karşı sevgiyi ifade eden isimlerdir. Vedud, Rahman, Rahim, Ğafur, Latif ve daha birçoğu…

Allah sevgisine ulaştıran diğer önemli şey ise Allah’ın Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa(SAV)’ya tabi olmaktır. Bu husus, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir:

“(Resulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Al-i İmran / 31)

Yüce Allah (CC) bir kulunu sevdiği zaman Cebrail (AS)’e; “Ben falanı seviyorum, onu sen de sev!” diye emreder. Cebrail de o kulu sever, sonra gök halkına, “Allah falanı seviyor, onu siz de sevin” diye hitap eder. Göktekiler de onu severler. Sonra da yeryüzündekilerin gönlünde o kimseye karşı bir sevgi uyanır. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan, takva ile ibadet eden kişi O’nu seviyor demektir.

Resulullah sevgisi olmadan da kişi Allah’ın sevgisine ve kurtuluşuna ulaşamaz. Said ibni Cübeyir (RA)’den rivayet edildiğine göre Ensar’dan bir kişi Resulullah (SAV)’a gelerek şöyle dedi:

“Ya Resulullah! Sizi canımdan, ailemden ve malımdan daha çok seviyorum. Sizi hatırladığım zaman duramıyorum ve sizi görmeye geliyorum. Ben sizin vefatınızı ve kendi vefatımı düşündüğümde şunu görüyorum: Siz cennete girdiğinizde Peygamberlerle birlikte yüksek makamlara çıkarılıyorsunuz. Ben ise cennete girsem bile sizi göremeyeceğimden korkuyorum.”

Peygamber Efendimiz (SAV) sahabeyi cevapsız bıraktı. Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu:

“Kim Allah`a ve Resul`e itaat ederse işte onlar, Allah`ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa / 88)

Bunun üzerine Resulullah o sahabeyi çağırdı ve bu ayeti kendisine okudu. Peygamber sevgisiyle ilgili bir örnek de Hz. Ömer (RA) ile alakalı şu olaydır:

Resulullah bir gün Hz. Ömer ile sohbet ediyordu. Hz. Ömer Resulullah’a, “Siz bana kendim hariç her şeyden daha sevgilisiniz” dedi. Resulullah kendisine; “Ben bir kişiye kendisinden bile daha sevgili olmadıkça o kişi iman etmiş olmaz” buyurdular. Hz. Ömer bunun üzerine biraz düşündü ve şu cevabı verdi, “Kur`an-ı Kerim’i sana indiren Allah’a yemin ederim ki (şimdi) sen bana kendimden de daha sevgilisin ya Resulullah!” Resulullah bunun üzerine, “İşte şimdi oldu ey Ömer!” buyurdular.

Hz. Peygamberin ümmetine olan sevgisi ve düşkünlüğü noktasında da “Ey insanlar, size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, müminlere çok şefkatli, çok merhametlidir” (Tevbe / 128-129) buyurulmaktadır.

Başka bir ayet-i kerimede ise “Bu söze (Kur`an`a) inanmıyorlar diye, neredeyse kendini telef edip bitireceksin” (Kehf / 6) ifadeleri ile bu sevgi ifade edilir.

Aklı ve ruhu ile Rabbini, kalbi ile peygamberini seven kişinin diğer bir sevgisi de nefsi ile eşini ve şefkatiyle de çocuklarını sevmesidir.

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum / 21)

Aile hayatında mutlu ve huzurlu olan kişi, hayatından zevk aldığı gibi ibadet ve tââtlerinden de zevk alır. Eşlerin zaman zaman birbirlerine olan sevgi ve muhabbetlerini sözle ifade etmeleri, aralarındaki sevgiyi daha da sağlamlaştıracaktır. Efendimiz (SAV)’in hayatındaki şu olay da bırakın başkalarının yanında eşlerine olan sevgiyi ifade etmeyi, bizzat eşlerine bile ömürlerinde bir defa dahi “SENİ SEVİYORUM” demeyen Müslüman erkek ve kadınlara şiar olmalıdır.

Sahabe ile oturan Resulullah Efendimiz(SAV)‘e, “En çok kimi seviyorsun Ya Resulullah?” diye sorulur. Fahr-i Kâinat Efendimiz de, “Aişe’yi” der. “Sonra kimi seviyorsun?” diye sorulunca da “Aişe’nin babasını” diye cevap verir.

Sevgi, kişiyi bu dünyada olduğu gibi ahrette de birlikte kılar. Enes b. Malik’in rivayet ettiğine göre bedevinin biri Resulullah’a, “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Resulullah ona “Kıyamet için ne hazırladın?” diye sorunca bedevi, “Allah ve peygamber sevgisini hazırladım” cevabını verdi. O zaman Resulullah, “Öyleyse sevdiğinle berabersin” dedi.

Enes’in söylediğine göre, İslamiyet’le şereflendikten sonra hiçbir şeye böylesine sevinmemişlerdi. Enes sevincini şöyle dile getirmiştir: “Ben Allah’ı, Resulünü, Ebu Bekir’i, Ömer’i seviyorum. Onların yaptığı ibadetleri, güzel hareketleri yapamasam bile onlarla beraber olmayı umuyorum.”

‘Keşke falancayı dost edinmeseydim’ pişmanlığını yaşamamak için gönül kafesimizi kontrol edelim. Herkes kimi, niçin sevdiğine bir daha baksın. Sevgiye dair en güzel dualardan biri olan Hz. Davud’un şu duasını, dilden düşürmemek temennisiyle…

“Allah’ım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allah’ım! Sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha aziz kıl.” (Âmin)