GönderenKonu: Kırık Testi  (Okunma sayısı 674 defa)

iefe66

  • Site Yöneticisi
  • İleti: 840
  • Üyelik Tarihi: 14-09-2011
Kırık Testi
Tarih : 19-03-2013 Saat : 09:17

Kırık Testi

Hz. Mevlana, konuyla ilgili latif, hikmetli ve nükteli bir kıssa anlatır: Çölde kendi halinde, fakir ve mütevekkil bir adam vardır. Hanımı onu Bağdat’taki halifeyi görmesi ve onun ikramlarına nâil olması için teşvikle elindeki bir testi suyu hediye olarak götürmeye ikna eder. O da hakikaten çölde en değerli hediye olabilecek bir testi temiz yağmur suyu alıp yola çıkar. Yolda her türlü tehlikeden testisini koruyarak Bağdat’a ulaşır. Saray görevlileri kendisini karşılar, saraya alıp büyük iltifatlarda bulunurlar ve “Hünkârımız sizi kabul edecek” derler. Padişah, Dicle’nin çağlamasına bakmayıp onun hediyesini kabul eder ve sarayda istediği kadar misafiri olarak kalabileceğini söyler. Giderken de testisine altın doldurup eline verir ve şöyle der: “Senin gücün buna yetiyordu, bunu getirdin. Elinde olsaydı kervanlarla gelen elçilerin hediyelerine denk şeylerle gelecektin.” Dönüşte saray görevlileri onu beldesine daha kısa bir yoldan götürürler ve giderken de Dicle’nin üzerinden geçerler. Adam bakar kocaman ırmak çağlayıp gidiyor. Suyun kaynağındaki halifeye getirdiği bir testi sudan dolayı biraz utanır ve “Böyle altından ırmaklar akan bir sarayda oturan halifenin benim bir testi suyumu kabul edip bana hediyeler vermesi onun büyüklüğünden; zira bu suyun onun hazinesine hiçbir şey katmayacağı gibi, hazinesindeki sulara nispeten de ancak deryaya nispeten damla mesabesindedir” der.

İşte bizim, Rabb’imize karşı ibadet ü taatımız da, Hazreti Mevlânâ’nın anlattığı, bu sermayesi bir testi çöl suyu olan adamın armağanı mahiyetindedir. O yüzden bizler her zaman; “Ey bu yerlerin malik-i hakikisi, ey bütün hazinelerin sahibi! Bizim, ibadet adına sunduğumuz şeylerin hiçbirine Sen muhtaç değilsin, bunları bizden bir sadakat nişanesi olarak istiyorsun. Biz de bunun için elimize geçen bu küçük şeylerle Senin Dergâh-ı nezd-i ehadiyetine sığınıyor, damlamızı derya yapmanı diliyoruz.” demeliyiz. İşte bu, ihlastır, samimiyettir, özyürekliliktir.

1 - İhlas, cesetteki ruh gibidir. İnsan bir şeyler yapsa ve yaptıklarında da ihlaslı olmasa, onun amelleri cansız bir ceset gibi olur.

2 - Bir insan yapacağı bir işte Allah’ın rızasını esas almışsa bu, ona kuvvet kazandırır; zira o kişi ihlas sayesinde Allah’a dayanmış olur.

3 - Hem amel hem de ihlas üzerinde ısrarla durulmuştur; zira hiç kimse, ihlaslı amele muvaffak olamıyorum diye amelinden vazgeçmemelidir.