GönderenKonu: Denizde ve Karada Çanakkale Destanı  (Okunma sayısı 190 defa)

iefe66

  • Site Yöneticisi
  • İleti: 840
  • Üyelik Tarihi: 14-09-2011
Denizde ve Karada Çanakkale Destanı
Tarih : 31-01-2017 Saat : 10:35

Denizde ve Karada Çanakkale Destanı

Çanakkale Savaşı, dünya savaş tarihinin hem siyasi sonuçları hem de destansı özellikleri açısından en önemli savaşlarından biridir.

Denizde ve Karada Çanakkale Destanı
 

Çanakkale savaşının ana hatları itibariyle iki aşaması bulunuyor. Birincisi Canakkale Deniz Savaşı. İkincisi ise Çanakkale Kara Savaşı.

Çanakkale Deniz Savaşı, 3 Kasım 1914 ile 18 Mart 1915 tarihleri arasında yapıldı.

Birinci Dünya Savaşı içinde İtilaf Devletleri, Osmanlı'nın başkenti İstanbul'u ele geçirerek Boğazlar bölgesine hakim olmak istiyorlardı.Böylece Osmanlı işgal edilerek devre dışı bırakılırken, Rus İmparatorluğu ile de Boğazlar üzerinden bağlantı sağlanacaktı.

Çanakkale Boğazı, İstanbul'un askeri açıdan kapısıydı.Diğer bir deyişle kilidiydi.Bu nedenle daha Abdülhamit döneminde boğazı korumak için Hamidiye Tabyaları oluşturulmuştu.İngiliz ve Fransızların savaş gemilerinin Marmara'ya girerek İstanbul'a tehdit oluşturabilmesi için önce Çanakkale Boğazı'nı geçmeleri gerekiyordu. 

DONANMA MARMARA'YA GİRECEKTİ

İtilaf devletlerinin planı gereği önce Çimenlik ve Kilitbahir mevkilerindeki tabyalar ile sahildeki bataryalar susturulacaktı.Ardından da boğazdaki mayınlı bölge taranacaktı.Bataryalar susturulup mayınlar imha edildikten sonra açılacak su geçidinden savaş gemileri Marmara'ya girecekti.

Savaş gemilerinin taarruzu bu plan çerçevesinde 3 Kasım 1914'te başlatıldı. İngiliz savaş gemileri Ertuğrul ve Seddülbahir; Fransız savaş gemileri ise Kumkale ve Orhaniye tabyalarını ağır bombardıman altına aldı. Türk topçusu bu saldırıya yanıt verdi. Türk topçusu, İngiliz saldırısına aylar boyu geçit vermedi.

www.ataturkdevrimleri.com 'da yer alan çalışmaya göre; müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Bey, 17/18 Mart 1915 gecesi Boğaz’a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Binbaşı Nazmi Bey, Nusret Mayın gemisi ile o gece sisli bir havada daha önce dökülmüş mayınların arasından sessizce geçerek yirmi altı mayını Boğaz’a on birinci hat olarak döşedi. Nusrut gemisi, görevini tamamladıktan sonra sessizlik içinde geri döndü.Nusret'in o gece döşediği 26 mayın ertesi günkü mayın taramasında farkedilemedi.18 Mart 1915 günü, düşman donanmasının büyük taarruzu başladı.

Tabyalardan yapılan top atışı ile mayınlar, deniz saldırısını durdurdu. Dünyanın en güçlü donanması, Çanakkale'yi geçemimişti.

ÇANAKKALE KARADAN DA GEÇİLEMEDİ

Çanakkale Kara Savaşı ise 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 tarihleri arasında yaşandı.

Dar bir coğrafya içinde kalabalık birliklerin savaşıydı.Öyleki bazı çatışmalarda, bir kaç saat içinde onbinden fazla asker toprağa düşebiliyordu.Yarımadanın farklı noktalarında bir yıl boyunca şiddetli çatışmalar yaşandı.Mustafa Kemal'in askeri yetenekleri savaşın kaderinde önemli rol oynadı.Kanlısırt ve Conkbayırı'nda kanlı çatışmalar yaşandı.Çanakkale karadan da geçilemiyordu.İtilaf güçleri, 1915 yılının Aralık ayından itibaren askerlerini aşamalı olarak tahliye etti.Savaşın sonucu bir felaketti. Her iki taraftan da, kayıplar ve yaralılar da dikkat alındığında toplam zayiat 500 bin kişiydi.

Savaşın uluslararası çapta etkileri oldu.Rusya'da sosyalist devrimin hızlanmasındaki etkenlerden birini oluşturdu.Yeni Zellanda ve Avusturalya'nın bağımsızlığa giden yollarında ilk kilometre taşını oluşturdu.Çıkarmanın yıl dönümü olan 25 Nisan'da Anzak Günü adıyla anma törenleri düzenleniyor.Aynı gün Avustralya ile Yeni Zelanda'da ulusal bayram olarak kutlanıyor.

ANALAR GÖZYAŞLARINIZI DİNDİRİNİZ

Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934 yılındaki Anzak törenleri dolayısıyla gönderdiği mesaj da, şu ifadeler yer aldı: "Bu Memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."

İNGİLİZ ASKERİ NEDEN GAZ MASKESİ TAKMADI?

Savaşa katılan İngiliz Binbaşı Aubrey Herbert'in not defterinde yer alan şu ifadeler dikkat çekici: "16 Ağustos 1915 pazartesi. 2 nolu ileri karakol. Burada adamların Türkler hakkında konuşma biçimleri acayip. Onlara gaz maskeleri hala giydirilemiyor, çünkü Türklerin namuslu savaşçılar olduklarını ve gaz kullanmayacaklarını söylüyorlar."

PERDEYİ KAPATAN OLAY

Winston Churchill'in, Atatürk'ün savaşın kaderini etkileyen rolüyle ilgili değerlendirmesi şöyle:

"Mustafa Kemal, 9 Ağustos günü Anafartalar'daki başarılı harekatından sonra geceyi bu paha biçilmez sırtı alma hazırlığı içinde büyük çaba harcayarak geçirmiştir. Bizzat yönettiği şiddetli baskın hücumu ile bu dar bölgede yerleşmiş olan bin kişilik İngiliz kuvvetini yok etmiştir. Türkler, Conkbayırı'nı aşmışlar ve zaferin sonuna kadar da orada kalmışlardır. Bu başarı perdeyi kapatan olaydır."

EVVELÂ BEN İLERİ GİDEYİM... 

www.atam.gov.tr 'de yer verilen çalışmada; Mustafa Kemal, 8. Tümen Karargâhı'nın bulunduğu Conkbayırı’nda geçirdiği geceyi ve ertesi gün cereyan eden olayları şöyle anlattı:

"Bütün geceyi pek rahatsız ve uykusuz geçirdim. Bir taraftan Anafartalar mıntıkasından gelen raporlar ve bahusus (özellikle) yanlış fakat mühim haberler beni bizzat işgal ettiği gibi, bir taraftan da evvelki günlerin nekbetli (talihsiz) neticelerinde kıtasını, âmirini kaybetmiş ve hâlâ bulamamış bir takım kumandanların doğrudan doğruya bana müracaatı bir dakika bile istirahate imkân bırakmadı. Karargâhımdan bana mülaki olabilen (katılabilen) bazı zabitleri sekizinci fırkanın iştigal ve tertibatını anlamak üzere gönderdim.Bu zabitlerden bilhassa erkânıharbiye yüzbaşısı Hidayet Efendi hücum istihzaratını (hazırlıklarını) tetkik için fedakârane ifayı hizmet etti. 41 nci Alay hücum anına kadar gelmedi. Yanlış yere gitmiş.Badehu (daha sonra) gelebildi.8 nci fırka tertibatını almıştı: 23 ncü Alay, iki taburu birinci hatta harp nizamında, bir taburu da bu hattın gerisinde olmak üzere Conkbayırı’na taarruza hazırlanmıştı. 28. alay da aynı hizada Şahinsırta hücum tertibatını ikmal etmişti. Fecir olmak üzere idi.Çadırımın önüne çıktım. Hücum edecek askeri görüyordum.Oradan hücumun icrasına intizar edecektim (yapılmasını bekleyecektim).Gecenin perde-i zâlâmı (karanlık perdesi) tamamen kalkmıştı.Artık hücum ânı idi.

Saatime baktım. Dört buçuğa geliyordu.Birkaç dakika sonra ortalık tamamen ağıracak ve düşman askerlerimizi görebilecekti.Düşmanın piyade, mitralyöz ateşi başlarsa ve kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı nizamda duran askerimizin üzerinde bir defa patlarsa, hücumun ademi imkânına (olanaksız hale geleceğine) şüphe etmiyordum.Hemen ileri koştum.Fırka Kumandanına tesadüf ettim. O da ve her ikimizin refakatimizde bulunanlar beraber olduğu halde hücum safının önüne geçtik. 

Gayet seri ve kısa bir teftiş yaptım. Önünden geçerek yüksek sesle askerlere selâm verdim ve dedim ki:

 Askerler! karşımızdaki düşmanı mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin.Evvelâ ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız!

Kumandan ve zabitlere de işaretime askerlerin nazarı dikkatini celbetmelerini emrettim. Ondan sonra hücum safının önünde bir yere kadar gidildi ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak hücum işaretini verdim. Bütün askerler, zabitler, artık her şeyi unutmuşlar, nazarlarını, kalplerini, verilecek işarete merkuz (dikilmiş) bulunduruyorlardı.Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılınçları ellerinde zabitlerimiz kırbacımın aşağı inmesiyle ahenin (demirden) bir kitle gibi şîrâne (aslanca) bir savletle (saldırışla) ileri atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde âsumânî bir gulguleden (gökgürültüsünü andıran bir uğultudan) başka bir şey işitilmiyordu: Allah, Allah, Allah!

Düşman silâh istimaline (kullanmaya) vakit bulamadı.Boğaz boğaza kahramanca mücadele neticesinde ilk hatta bulunan düşman kamilen imha edildi.Dört saat mücadeleden sonra 23.ve 24. alaylarımız Conkbayırı’nı kamilen düşmandan tathir (temizledikten) ve 28 nci Alay dahi Şahinsırt’ın en yüksek sırtını istirdat eyledikten (aldıktan) sonra Sarı Tarla, Ağıldere üzerine garba (batıya) saldırdılar. Önüne tesadüf eden düşman kıtaatını mağlup ve münhezim ediyorlardı (yeniyor ve bozguna uğratıyorlardı). 28 nci Alayın bir kısmı Şahinsırt’ın boyun noktasına yerleştirilmiş olan düşman mitralyözlerinin (ağır makinalı tüfeklerinin) müessir ateşinden daha ileri gidememişti. Conkbayırı tepesi askerlerimizin eline geçtikten sonra düşman karadan ve denizden tevcih ettiği seri ve kesif topçu ateşiyle Conkbayırı’nı cehenneme çevirmişti. Semadan şarapnel, demir parçaları yağmuru yağıyordu. Büyük çaplı deniz toplarının tam isabetli daneleri yerin içine girdikten sonra patlıyor, yanımızda, kenarımızda büyük lağımlar açıyordu.Bütün Conkbayırı kesif dumanlar ve ateşler içinde kaldı.Herkes mütevekkilâne akıbete muntazır duruyordu. Etrafımız şüheda ve mecruhîn (şehit ve yaralılar) ile doldu."

Milliyet