Mohaç Savaşı(Zaferi)Kanunî
Sultan Süleyman sefer hazirliklarini tamamladiktan sonra, 1526 yilinin
sonlarina dogru, muhtesem ordusu ile Istanbul' dan hareket etti. Ordunun
mevcudu 100 bin kisi idi. Ayrica 300 kadar top vardi. Ordunun
ilerlemesi büyük bir disiplin içinde devam etti. Ekili araziye girmek,
buralarda hayvan otlatmak, Hiristiyan halkin hayvanlarini almak veya
onlara baska türlü zarar vermek siddetle yasaklanmis, bu yasaklara tam
olarak uyulmustu.
Ordu Belgrad'a ulastigi zaman Ramazan Bayrami da gelmisti. Bayram namazi
burada kilindi ve kutlama töreni yapildi. Sonra tekrar yola çikildi.
Uylok, Petervaradin, Osiyek gibi bazi kaleler fethedildi.
Drava Nehri'ne varildigi zaman burada bir köprü yapmak gerekti. Padisah
ve veziriazam köprünün yapimina bizzat nezaret ettiler. Ordu bütün
agirliklariyla bu köprüden geçtikten sonra Kanunî köprünün yikilmasini
emretti. Böylece Macaristan'i tamamen almadan geri dönülmeyecegini belli
ediyordu.
Drava Nehri'nin asilmasindan sonra hiçbir tabii engel bulunmayan genis
Macar Ovasi'na çikilmisti. Fakat yagmur ve sis yüzünden ilerleme yavas
oluyordu. Köprüyü geçtikten sonra yagmur hafiflemisti ama yol çamurdu ve
yerler bataklik olusmustu.
Istanbul'dan Mohaç Ovasi'na Türk ordusu 4 ay süren bir yürüyüsle
gelmisti, öte yandan Macar ordusu da Budapeste'den yola çikmis ve 40
günlük bir yürüyüsten sonra ancak 160 kilometrelik bir yol alarak Mohaç
Ovasi'na yaklasmisti.
Charles-Quint Macarlar'a yardim edecek durumda degildi. Çünkü o günlerde
Ingiltere, Fransa ve Italya, Charles-Quint'e karsi bir ittifak
kurmuslardi. Fakat Papa tarafindan gönderilen ücretli askerler Macar
ordusuna katilmisti.
Simdi iki ordu Mohaç Ovasi'nda karsi karsiya gelmis bulunuyordu. Macar
ordusu 150 bin kisilikti. Ayrica 100 kadar toplari vardi. Türk ordusu
100 bin kisiden meydana geliyordu ama 300 kadar topu vardi. Macarlar
daha çok agir zirhli süvarilerine güveniyorlardi ve Türkler'in savas
teknolojisindeki üstünlügünü, topu çok iyi kullandiklarini henüz
anlayamamislardi. Tabii Türk ordusunun asil kuvveti asla toplardan ileri
gelmiyordu.
26 Agustos'ta her iki taraf savas için hazirliklarini bitirmis, ovaya dogru agir agir ilerlemeye baslamislardi.
Türk ordusunun 5 bin kisiden olusan öncü kuvvetinin basinda Bali Bey
vardi. Onu Rumeli askeri ve 150 top ile Sadrazam Ibrahim Pasa takip
ediyordu. Sadrazamin gerisinde de Anadolu askeri ve geri kalan toplarla
Behram Pasa bulunuyordu. Daha sonra muhafizlar, yeniçeriler ve süvari
alaylari ile Türk ordularinin baskumandani Kanunî Sultan Süleyman
geliyordu. Artçi vazifesi gören Bosna süvarisinin basinda Hüsrev Bey
vardi.
Bu düzende Mohaç'a giren Türk ordusu, ovanin güneybati yamaçlarini
hâkimiyeti altina aldi. 28 Agustos'ta bir savas meclisi toplandi ve
ertesi gün yapilacak savasin planlari tartisildi. Bu meclise eski
savaslari görmüs tecrübeli ve bilgili kumandanlar da çagrilmisti. Bu
tecrübeli kumandanlardan biri olan ve düsman kuvveti hakkinda bilgisi
bulunan Bali Bey, kütle halinde cephe hücumu yapilmamasi, darbenin yan
ve gerilerden vurulmasi fikrini ileri sürdü. Bu görüs oybirligiyle kabul
edildi. Hazirlanan plana göre ordu batidaki tepelerin gerisinde
hazirlanacakti. Macar zirhli süvarisinin hücumunu kirmak için bir topçu
hattinin kurulmasina da karar verildi.
Düsmana hücum edilmeyip onun hücum etmesi beklenecek, düsman hücum
edince de kitalar hafifçe geriye ve yanlara kaydirilacakti. Macarlar
bütün kuvvetlerini merkeze yönelttikleri ve içeri girdikleri zaman,
birden kanatlarina hücum edilecek ve o zamana kadar sol kanat açiginda
tutulacak süvari kitalari ile düsmanin geriside çevrilerek imha
edilecekti.
Macar ordusunun plani da söyle idi: Savas, Nazinyart ve Külküt köyleri
arasindaki arazide olacakti. Sol kanat Tuna'ya dayanacak, sag kanat ise
mümkün oldugu kadar uzatilacakti. Birinci hat bütün gücüyle Türk
ordusunun merkezine atilacak ve Türkler'in birinci hatti ne pahasina
olursa olsun püskürtülecekti. Bundan sonra çekilmeye mecbur birakilan
Türk kuvvetlerini zirhli süvariler takip ederek ezecek, imha edecekti.
29 Agustos 1526. Mohaç Ovasi'nda tarihin en büyük imha savaslarindan
birinin baslayacagi gün. Günlerden beri siddetlenip yavaslayarak yagan
yagmur o gün bir firtina halini aldi. Macarlar'bu havada Türkler'in
savasi baslatamayacaklarini düsündüler. Ama Bali Bey'in kesif kollarini
görünce Türk ordusunun savas için hazir duruma geçtigini anladilar ve
hemen onlar da hazir duruma geçtiler.
Kanunî, ovanin en yüksek tepesini tutmustu. Buraya daha sonra "Türk Tepesi" veya "Hünkar Tepesi" adi verilecekti.
Sabah namazi topluca kilindi. Bu siraca düsman sancaklarinin göründügü
haberi geldi. Bunun üzerine Kanunî kendi sancaklarini açtirdi,
zirhlilarini giydi ve askere kisa, özlü bir hitabede bulundu. Savas
öncesinde güzel ve etkili konusma, Osmanogullari'nda babadan ogula geçen
üstün yeteneklerden biriydi. Herkesin gözlerini yasartan hitabeden
sonra sultan ellerini açarak dua etti: "Ilâhî, kuvvet ve kudret
sendedir! Imdat ve himaye senden! Ümmeti Muhammed'e yardim et!" dedi.
Bunun üzerine süvariler atlarindan inerek secde ettiler. Sonra tekrar
atlarina binerek padisahlarinin ugrunda canlarini feda edeceklerine
yemin ettiler. Veziriazam da kahramanlik göstereceklere büyük ödüller
vaadetti ve ilk safta vurusmak üzere Rumeli askerinin basina geçti.
Fakat saatler geçtigi halde çarpisma baslamiyordu. Kanunî, plan geregince önce düsmanin saldirmasini beklemekteydi.
Ikindi vakti Macar zirhli süvarileri hizla ileri atildilar, olanca
güçleriyle Türk birinci hattina yüklendiler ve yildirim gibi Türk
ordusunun içine girdiler. Bu andan itibaren Türkler in plani titizlikle
uygulandi: Ibrahim Pasa kuvvetleri sag ve sol kanada açilarak geriledi.
Bu gerilemeyi bozgun zanneden kral II.Layos, ikinci hattaki kuvvetlerini
de hücuma geçirdi. Fakat Macar ordusu Rumeli askerinin yanlara
çekilmesiyle karsilarina Anadolu askerinin çiktigini gördü. Bu hatti
yarmaya basladiklari zaman ise yeniçerilerin inatçi direnisi ile
karsilasmis ve az sanra da toplarin menziline girmislerdi. Yine plan
geregince Bali ve Hüsrev beyler, akinci birlikleriyle düsmani yandan
çevirmeye basladilar. Ayni anda 300 top birden ateslendi ve Macar zirhli
süvarisi hatasini o zaman anladi, ama perisan olmaktan kurtulamadi.
Ayni zamanda sag ve sola açilan Türk piyadesi karsi hücuma geçmis,
düsmani çembere almisti.
Macar sövalyelerinden 32'si, Osmanli padisahini ölü veya diri ele
geçirmek ve böylece zaferi kazanmak için yemin etmislerdi. Bunlar
gerçekten büyük bir fedakârlik ve yigitlikle vurusarak Türk ordusu
merkezine kadar yaklastilar. Fakat Kanunî'nin bulundugu yere ancak üç
tanesi ulasabildi. Kanunî bu üç sövalye ile tek basina vurusarak onlari
kilici ile öldürdü! Bu arada kendisi de birçok darbe almis ve sayisiz
oklara hedef olmustu. Fakat üzerindeki zirh onu koruyordu.
Savasin baslamasindan birbuçuk saat sonra Macarlar Türk planini nihayet
anlamislardi ama artik çok geçti, iki taraftan sarilmislardi. Kiskaci
yarmaya çalistiklari zaman tam bir basarisizliga ugradilar ve bataklik
tarafina sürüklendiklerini gördüler. Baskumandan ve kral, Macar
ordusunun yönetimini kaybetmis durumdaydilar.
Türk toplari Macarlar'in sag ve sol kollarini karistirdiktan sonra
merkez birliklerini de dagitmisti. Bunlar takip edildi. Basta
baskumandan Pol Tomori olmak üzere 25 bin düsman askeri kiliçtan
geçildi" Kral II.Layos ile birçok Macar asilzadesi ve kumandan, Karasu
batakligina saplanip boguldular. Mohaç Ovasi ve Karasu (Kvasso)
batakligi koca Macar ordusuna mezar oldu. Türkler ise böyle müthis bir
savasta tarihin kaydetmedigi, esine rastlanmayan bir basari göstermis,
sadece 150 sehit vermislerdi! Sadece 150 sehit vererek koca Macar
ordusunu imha etmek, iki saat gibi kisa bir zamanda olmustu.
Savasin kesin sonucu aksamdan evvel alinmis olmasina ragmen padisah,
gece yarisina kadar kimsenin yerini terketmemesini tellallar araciligi
ile emretti. Fakat boru ve mizika takimlari zafer marslariyla Mohaç
Ovasi'ni yanki yanki inletiyor, adeta sarsiyordu. Kanunî, gece yarisina
kadar at üstünde, askerlerinin arasinda dolasarak, ordunun zafer
sevincini onlarla beraber yasadi (29 Agustos 1526).
Ertesi gün, erguvan renkli otagi hümayunda tahtina oturan padisah
tebrikleri kabul etti. Kumandanlara derecelerine göre hediyeler
dagitildi. Askerler ödüllendirildi. Savas meydani ölülerden temizlendi,
Istanbul, Bursa, Sam, Kahire, Diyarbakir, Halep, Edirne, Eflak ve
Bogdan'a zafernameler yazildi. Padisah annesi Hafsa Sultan'a bizzat
yazdigi mektupla zaferini bildirdi.
Kanunî 3 Eylül'e kadar Mohaç'ta kaldi. 3 Eylül'de yola çikildi ve 10
Eylül'de Macaristan'in baskenti Budin (Buda) sehrinin önüne gelindi.
Halk arasindan seçilen bir heyet sehrin anahtarini teslim edince, Kanunî
ertesi gün büyük bir törenle Budin'e girdi. Burada on gün kaldiktan
sonra Peste'ye geçti. (Bugün Buda ve Peste birleserek 'Budapeste' adini
almis bulunuyor).
Kanunî Budapeste'de iken Türk birlikleri Macaristan'in geri kalan önemli
kalelerini birer birer ele geçirdiler. Cihan padisahi Macar tahtini
Erdel voyvodasi Yanos Zapolya' ya verdi. Kanunî, örnek bir. askerî
yürüyüsle Belgrad-Sofya, Edirne Üzerinden Istanbul'a geldigi zaman bütün
Macaristan Türk hâkimiyetine geçmis bulunuyordu.